Mert Söyler's profile

Persona Non Grata

Vitruvian Diner
Urinal
See no evil, hear no evil, speak no evil
Lullaby
Low
“Persona non Grata”, Latince istenmeyen adam anlamına gelip, diplomatik bir terim olsa da bu projede anlamının ve sınırlarının ötesine geçmiştir. Carl Gustav Jung’un Persona (Maske) kuramı ile yeniden temellendirdiğim Persona non Grata terimi, “istenmeyen adam” anlamını; toplum, sistem ve kişinin kendisi tarafından sürekli bir değişime ve baskıya maruz bırakılan “benlik” zemininde hala koruyor. Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi’ne göre birinci basamakta yer alan yemek (Vitruvian Diner), boşaltım (Urinal) ve cinsellik (See no evil, hear no evil, speak no evil) eylemlerini yerine getiren “istenmeyen adam”, toplumun ve kişinin kendisinin “ayıp” adı altında kurduğu (oto)sansür sistemine takılmış durumda ve “Normal bir kişilikte bile karakter bölünmesi imkansız değildir” diyen Jung’u haklı çıkartmakla kalmayıp kendisini resmen kimliksiz, anonim bir hale getirmiş.
 
Persona non Grata’nın hayatta kalmak için yerine getirdiği fizyolojik ihtiyaçlar, evrimsel süreç sonucunda insanın kazandığı doğal davranışlar bile üzerindeki kıyafetlerden ve eylemleri gerçekleştirdiği mekanlarla olan uyumsuzluğundan dolayı absürd bir izlenim bırakmakta. İhtiyaçlar Hiyerarşisi’ndeki bir diğer temel ihtiyaçlardan olan giyinme, Postmodern insan için artık çok daha farklı bir anlam kazanmış durumda. Persona non Grata’nın üzerindeki elbisenin çul değil de gömlek, kravat, palto gibi güven, başarı, başkalarının saygısı (İhtiyaçlar Hiyerarşisi’nin 4. [Saygınlık] basamağı) alametifarikaları olması; Maslow’a göre sırasını izlemesi gereken İhtiyaçlar Hiyerarşisi’nin sosyal statü, beklenti, ayıp normları yüzünden anlık ve durumsal bir hale büründüğünün göstergesidir.
 
Burjuva değerlerinin en doğal ihtiyaçları bile aşağı ve ayıp olarak yaftalaması, “yüksek sınıf” maskesi ile farklı bir anlam kazandırılmaya çalışılması; ancak dışarıdan bakıldığı zaman bu otosansürcü ve şekilci davranışların komik ve absürd durması ilk üç fotoğrafta etkisini kuvvetle hissettiriyor. Vitruvian Diner fotoğrafında lüks sayılamayacak bir mekanda burjuvanın bayağı olarak sıfatlandıracağı hamburgeri yiyen “istenmeyen adam”ın hemen sağ üstünde Leonardo da Vinci’nin “absürd” bir dokunuşla yorumlanmış olan ve Vinci tarafından “insan vücudunun evrenin işleyişinin bir analojisi olduğunu” düşünerek çizdiği insan anatomisi eskizi yer alıyor.
 
Urinal fotoğrafında ise “istenmeyen adam” elinde gazetesiyle, beklenmeyecek derecede şık duran bir tuvalette boşaltım ihtiyacını gideriyor. Fotoğrafın sol kısmında ise artık akımla özdeşleşmiş olan pisuvar, projenin altmetnini destekleyen Dadaizm akımına saygı duruşu niteliğinde.
 
Üçüncü fotoğraf (See no evil, hear no evil, speak no evil) ise toplum tarafından en ayıp karşılanan eylem olan cinselliği konu ediniyor. Giyinişi ve tepkisizliği ile seksin doğasına uyumsuz duran “istenmeyen adam”, doğal ihtiyacını yerine getirdikten sonra alel acele mekanı terk etme derdinde gibi gözüküyor. Fotoğrafın solundaki kırmızı ışık ve sağındaki sarı ışık ise kısa bir süre önce seviştikleri belli olan karakterleri sanki birbirlerini hiç görmemişler gibi aynı karenin içinde farklı mekanlarda var ediyor.
Dördüncü fotoğraf (Lullaby) ayıp olarak adlandırılan (oto)sansür sisteminin yarattığı, bilinç ve bilinçdışı arasında sürekli bir karakter değişimi ile en temel davranışlarında bile bir uyumsuzluk hali oluşan “Persona non Grata”, bir gölge haline geliyor ve kendisini asarak intihar ediyor. Doğallığını, doğa ile olan bağını belki de doğduğu an kaybeden “Persona non Grata”, sahip olduğu Persona’sını kendisi bile istemiyor, doğal olan ölüme suni bir yolla kavuşuyor.
 
Tüm bu uyumsuzluğun çözülmesi gereken yer olan beşinci fotoğraf (Low) ise doğasına ölüm ile dönmek isteyen “Persona non Grata”yı yeşillikler içine yine simsiyah takımıyla bırakıveriyor. 50 bin yıl önce modern davranışları edinmesiyle yakın atalarını terk eden insan, (Vitruvian Diner fotoğrafındaki “insanın doğa ile uyumunu belirten” Leonardo da Vinci eskizi ile Persona non Grata’nın zıtlığına atıfta bulunarak) içerisinden türediği doğaya artık tamamen uyumsuz bir hale gelmiş ve fizyolojik ihtiyaçlarını bile “ayıp”ın baskısıyla doğal olmayan bir hale büründürmüş.
 
Projenin ilham, düşünce ve estetik anlayış kısımlarında ise Ingmar Bergman’ın Persona filminin, Rene Magritte’in The Son of Man tablosunun, Denis Villeneuve’in Next Floor filminin, Aki Kaurismaki’nin absürd anlayışının ve Dadaizm’in etkisi büyük.
Persona Non Grata
Published:

Persona Non Grata

A bourgeois returns to nature

Published:

Creative Fields