Furkan R. Demirel's profile

KÜLLÜK - KISIM : 0


Lise zamanlarımda aşık olmuştum, karşılık alamıyordum fakat içim yanıyordu. Sürekli düşünüyor ve gündüz düşleri kurarak günlerimi geçiriyordum. Bir gece vakti gönül kaleme, dil kağıda düştü. Bir şiir yazmaya başladım, yazdıkça içimdeki ateş sönmüştü fakat şiir bitmemişti, yaşamaya devam ettikçe şiir benimle devam ediyordu. Ancak üniversiteye geçmemle şiiri tamamlayabildim. 

KÜLLÜK

Rabbim!
Yarabbim!
Ey rahmetinden sual olunmaz Rabb’im
Bağışla beni tek bir şey merak ediyorum. 
Kavuşamayacağım bir aşkın kalbimde ne işi var.

bir parça kan,
Biraz gözyaşı
Biraz döl.
Dölek yüzlü bir genç... 
Tağutlara karşı savaşacağım 
Putları yıkacağım
Ama şu aşkı kalbimden bir sökebilsem
Biraz unutsam, birazcık gevşetsem
gönül yaylarını veyahut
tren raylarını... 

Sağlam bir kaos gerekiyor, 
Düzene, çevreme
ama en çok da 
Kalbime

Bir suç işlemeliyim
Acilen bir suç işlemeliyim
Hemen şimdi
yüz kızartıcı olmayan
kızartsa da değecek bir suç
veya bir günah
bağışlanacağım
sorsalar herhalde
intiharı seçerdim
daimi bir günah
*bağışlanacağım
hem düşününce
kimseye de bir zararım olmazdı
ama çalmadım çırpmadım
bir olay çıkarmadım
bir can almadım
sadece tek bir an
tek bir intihar
tek bir kaos
topluma yönelik.
j’ai quitté mon pays
j’ai quitté ma maison!

acıdan beslenmek
kedere hüzne doymak
iştahla kaşıklamak yıkımı
kaderden arzu etmek 
bir tabak daha 
bize yakışır şekilde
nazik ve kibar bir tebessüm ile uyuşmak
ayazında bir perşembe sabahının ölmek veyahut
bağırıp çağırmak kuklalara
kopartmak ipleri
vurmak kuklacıyı
tam cüzdanından
yada altın kesesinden
çünkü çok iyi bilirim ki
kalbe sıkılan kurşunlar
boşadır çoğu zaman
çakmayan bir şimşeğin gök gürültüsü 
abes olmasa ağız dolusu sövmek 
veyahut tanrı yasak etmese
yaşamak meyvesini ret etmeyi bir el daha
bir dakika daha
bir buse daha
veda busesi olduğunu kabullenmeden 
isyancı bir buse
kadere, kedere, kendime
en çok kendime
hep kendime
çünkü ben bencil biriyim 
yine kendimi düşünüyorum 
aynalarla küs
kendini vuramayan 
bir kuklacıyım
ipleri sıkıca bağlamalıyım 
daha sıkı
daha kendime
daha çok
daha
çok

kurtulsun artık kuklalar
artık valhalla sevgilim
düğümlerle sarmalansın urganlar 
çünkü artık acılar son bulacak 
giymekten nefret ettiğim
siyah okul önlüğümü
üçüncü sayfa haberlerini
severek ve bir o kadar da 
katlanarak dinlediğim parçaları 
anayasanın dördüncü maddesini 
geç kaldığım minibüsleri
akbilsiz yetiştiğim otobüsleri
azar yediğim büyüklerimi
saygı görmediğim küçüklerimi 
hepsini geride bırakıp kızıldenizden
musanın arkasından
geçeceğiz.

sen, ben
biz
bir
I

özür dilerim sevgilim
yetenekli veya başarılı değilim
bu yüzden
buzdan kalbini eritecek
çölden yüreğine yağacak şekilde 
harflerimi doğru sıraya koyamıyorum
en azından bu alfabede
ilga edilmiş bir saltanatın ardında 
parmak uçlarımın üstünde
yarım nota yükselerek
olası intiharımı terennüm ediyorum.

bugün ocağın dördü, 
intiharları yorgan gibi 
üzerime örtünüp 
kendime ahlaki bir 
doktrin beğeniyorum 
kendim için
toplum için
faydacı ama çok değil
haz da var
ödeve çok ihtiyacımız yok 
hanefi
ama kanayınca bozulmaz 
şafii
ama dokunulunca üzülmez

çünkü hayatı boyunca 
dokunuluyor insanın,
ameliyatlı yerlerine,
sezaryen izlerine,
ayak izlerine
ve hayallerine
en çok kırılan yerlerine
en ümitli yerlerine...
çok sert dokunuldu
polis raporlarına
ve genç kızların günlüklerine 
geçti bunlar
tekmeler atıldı
dipçikler vuruldu
diplere sürüldü
sürgün edildi
ve burada karşılaşıldı 
israiloğullarıyla
sordum zevulunu
bulmamız gerek
zevulunu
yahleele, serede, elona da 
sordum ama
bu dipte başka şeyler buldum 
söylenilmeye çekinilen
sevgi sözcüklerini 
gönderilmemiş
özür mektuplarını
yanak kızartıcı düşleri
hepsini buldum
hepsini heybeme koydum
yanlış bir fikirdi ama
yana yana getirmek
yanyana getirilmemiş
sevgi ve nefret sözcüklerini 
toyluğuma vurdum
hem de ne vuruş
göğsümde yumuşatmadan 
hüseyinin
ve karakoçun intikamını alırcasına vurdum.
çünkü beni göğsünde yumuşatmadı 
kırmızı kartlarla 
ve kafa kağıdımla 
yolumu kesti hep
bu hayat.

musanın kavminden
alarm çalmadığı için 
uyanamamış, denizi aşamamış 
tek başımla beraber
bir peygamber bekliyorum. 
faraklit gelince çünkü
her şey farklı olacak
en azından sevenler
sevdiklerini söyleyebilecekler 
O’nu ilk gördüğümdeki hislerle 
bu işte bir hayr var diyorum
hayırın üzüntüsü içimi kaplıyor 
tarlamdaki kargaları taşlıyorum 
en azından tarafım belli olsun
en çok utandığım şeyse
her şeyin söylendiği bu dönemde 
yeni bir şey söyleyememek
belki de sebebi budur
O’nun eskiliğinden
O’nsuz yeniliğe karşı
başlattığım gazanın.

belli mi olur
olur mu olur.
yedinci gündeyim
el dinleniyor
kendimi ikna ediyorum
gelecek hakkında
gelecek diye
önce bir takım elbise edineceğim 
kalpleri taşlaşmış insanların gözlerine hitap eden
borçlarımı ödemeye de kararlıyım
on dokuz yılllık namaz borcumu 
61 günlük kefareti
kafamda durmak bilmeyen sesi
ama önce kendime olan borcumu 
güvenmeyi, hoşlanmayı, sevmeyi aşık olmamayı elbette
dört odasının üçünü
kentsel dönüşüm kapsamında yıktırdığım bu binada
tek odam kaldı
bu odayı sevdiğimi sevdiklerimi
seveceğimi düşündüklerimle doldurmak isterdim
ama ben bile bir
eşyadan öte değilim
sıcak tutamam
tozlardan uzak
düşmanlardan ırak tutamam
minerva ile bir yolcuğa çıkmam gerek
irem bahçelerine doğru
bir beklentim yok
ne ümit edersem ondan daha iyi olacak biliyorum
çünkü irin ağlayıp, 
alkol kustuğum gecelerde 
sevdiklerimin öldüğü günlerde
daha da kötülerinin olduğuna şahit oldum 
mesela ertesi günler
ertesi yıllar
nuayman’ın neşesini kaybettiği
kadir gecesinde bir kaplumbağa
olmak istenilen gecelerde.
öyleyse daha da iyisi olabilir ama
tahmin edilemez
-yanılıyo’ olabilir miyim-
bilinemez.
ama rüyamda gördüğüm
onbir yıldız, güneş ve ay’ın
bana karşı kaba olması zoruma gidiyor 
vahşinin arka safta durması
ganimetlerin bu kadar parlak olması 
yunus’un kavmini terk etmesi
sevgi sözcüklerinin erken söylenmesinin aptalca
geç söylenmesinin ise
bir işe yaramadığını anlamam
neden 
bu kadar uzun sürdü.
KÜLLÜK - KISIM : 0
Published:

KÜLLÜK - KISIM : 0

Published:

Creative Fields